29 Mayıs, 2010

Karşı Sandalye'ye Mektup

Canım Bebeko,

Yaza mı karışsa yoksa yerli yerinde durup bahar mı olsa karar verememiş bir cumartesi akşamüzerinde, bir köprüyü, iki yakayı, tarihi yarımadayı elini uzatsan tutacakmışın kadar yakın gören, uzansan sırtını Galata Kulesine yaslayacakmışsın gibi kuleyle komuşu bir terasdayız seninle, ders çalışıyoruz:)

Sağa baktım, sola baktım, İstanbul'u yedi tepesinin birinden kısacık seyredip sana baktım. Güldüm, güldüm, güldüm... Yüzümle, ruhumla, zihnimle güldüm. Huzurla güldüm.

Sonra aklıma geldi. Ben bu sabah otobüste leyla gibiydim, gmrünmeyen uzaklara bakıp kendi kendime huzurlanıp keyiflendim dedin ya sana, sende gülümsedin bana.
Tahmin ettiğin sebep olabilr evet, ama o değil tek.

Köprüden geçerken, hayatımdaki insanların bi kısmını düşündüm. Sen kokunca düşüncelerim, gözlerim yaşardı benim... Cihangir'deki akşamımız gelmişti aklıma, Beyoğlu'nda tava ciğeri yediğimiz gün...

Meğer, bu gün de bize kısmetmiş.

Hiç yorum yok: