30 Kasım, 2014

Deli-ri-yorum!

Senin için intihar edecek kadar deliremedim,
ama seni intiharı düşleyecek kadar sevdim.

Az mı?
Çok mu?

Kime fazla, kime azsın sen?
Ben mi sana fazlayım, sen mi bana yoksun?
Yoksun.
Yoksunum,
Biraz da yoksul.
Yoksulluk yoksunluğa yol açar da,
Yoksun.

Yoksun ya, yoksunum.
Ben de sen çoksun,
Ben yoksun...
Yoksulluk değil demek ki sebep,
Yoksun
Yoksunluğumsun.

16 Kasım, 2014

Korku...

Bazı korkulardan kaçış yok hayatta...
İçini titreten korkusundan uzaklaşamıyorsun sevdanın...
Korkmamak için ne lazımsa o yok sevdanın içinde.
Sevmeklerde korku var... Aidiyette bağlanmak, kendi unutmak var.
Arttıkça değerlerimiz, etrafımızı sarıp sarmalayan bağlar var.
İçinden rüzgara karşı koşmak gelirken yerinden kıpırdayamamak,
Ya da kıpırdamal bile istemezken koşturmaya çabalamak iş güç telaşında

Daha ne demeli bilmiyorum.
Yazılacak koskoca bir öykü varken kelimesiz kalmak...
Sana gelmeyen, hep gidecek...
Sen severken korkacaksın hep...

10 Kasım, 2014

Kaçış Reçetesi

Sonbahar depresyonundan uzaklaşmak için bir yöntem olarak evde zaman geçirin.
Bilgisayardaki dosyalarınızı düzenleyin, arşivlerinizi güncelleyin, haftalık programı takip ederek ders çalışın. 
Tüm bunları yaparken iyi müzik dinleyin ve aralarda bir kaç bölüm dizi izleyin.
İzole mutlu dünyanız haline gelmeye başlayan odanızdan çıkmayı da unutmayın. 
Odanızdan çıkıp aileniz, sevdikleriniz için limonlu kek yapın, tahinli kurabiye yapın. 
Bir de çay koyun, fırını kapatmadan demlenmiş olsun. 


Bir başka yöntem olarak da; dışarı çıkın. 
Serin ama güneşli, kuru havanın ve incecik yağmur yağan gecelerin tadını çıkarın. 
Eskiden tek başınıza yapmayı sevdiğiniz şeylere zaman ayırın. 
Binaların yüzlerine, cephelerin öykülerine bakarak dolaşın sokaklarda. 
Öneri olarak ismini duyduğunuz mekanlarda yeni mönüleri deneyin, sokak lezzetlerinin izini sürün.
Kitap okuyun edepsizce, iştahla.  
Bir kokteyl ısmarlayın kendize, festival filmleri için - gitmeyeceğinizi bilseniz bile- program yapın. 
Tanıdıklarla karşılaşın olmadık zamanlarda; yıllardır görmediğinize aşina, her gün gözünüzün önünde durana yabancı olun. 
Konser çıkışı geç saatlerde üşümek için konsere gidin. 
Son vapuru kaçırmak için köfte ekmek yiyin. 

Bir içeri de, bir dışarıda.  Ya açık ya kapalı. Ya saçılmış ortalığa ya kilitli kutuda. Ya gider senden sen gelsin isterken, ya gelir sana gitsin diye gözünün içine bakarken. Evet evet, denge falan filan da, hayat ya mani ya depresyon iste gerek yok galiba fazla uzatmaya.