26 Ağustos, 2010

Bilirsin de... Niye bilmezsin?

Benim kafamı kaldırdım mı güneşi, yıldızları görmeden edemeyeceğimi bilirsin de,
Soğuk ve sert rüzgarlara karşı yürümeyi sevdiğimi niçin bilmezsin?


-gönülçelen-

25 Ağustos, 2010

Kydona - Ayvalık

Güzel bir gezi oldu, yıllardır gerçekleştirmek istediğim. Ayvalık ve özellikle Cunda benim için çok uzun zamanlardan beri görmezsem gözüm açık gider listesinde idi. Çiçek Hanım Ayvalık'a yerleşince bu özlemim daha kuvvetli ve daha yakın olsada bi türlü gerçekleşmemişti.

İşte Oldu!

Çok güzel vakit geçirdim, çok fazla teşekkür biriktirdim.

Yol arkadaşım,ilk sabah sabahın ilk ışıklarında minik bir yürüyüş,sabah uykusu,ayvalık tostu ve portakal suyu, şirinkentte bizi yiyen balıklar, badavut, eee ama orayı geçtiikk ve hazırmısınız? lar, Özge-Erdem ve Kumul ile akşam çayı, Cunda denizi, Cunda'nın sokakları, Sevgili Vino, Sakızlı dondurma, Tulum peynirli kahvaltılıklar, Kediler ve kedili hediyeliklere hayran kediseverlerimi sevmek, Çöpmadam, Koruk suyu, Ayvalık sokakları, Veli'nin yeri, Akşam pazarı, Ayvalık sahili,yan banktaki amcalar, gece paniği, Canımız arkadaşlarımızın bize kol kanat germesi, balkon keyifleri, fal bakmaca, Ayvalık pazarı, Elif'in takıları, Duygu'ların kapısını açma macerası, hep beaber hazırlanan şahane sofralar, Güzel bir incir ağacı altında film keyfi, gece kokoreci, özlediğim yer minderleri, keyifli bir gün başlangıcı, son koruk suyu, camilerştirilmiş klise, son deniz, Cunda' da gün batımında balık keyfi.

Gülcan'a, Özge'ye, Erdem'e, Duygu'ya, Kumul'a ve ayvalıkta tanışıp ya da tanışmadan selamlaştığım kim varsa....

Teşekkür borçluyum hepinize....



23 Ağustos, 2010

Cahillere bak!

Milyonlarca şey yazabilirdim şu an, ama yazmamayı tercih ettim.

- yalancıyım işte -



26mayıs sonrası

Bazen...

Algılarımın benle dalga geçtiğini düşünüyorum. Neyi hissedip, düşünüp yaşayıyorsan gerçek olan o dur diyen iç sesime inat, hatta rağmen.

Anlayamıyorum...

Bir de şunu düşündüm dün gecenin bi vakti,

Niye merak eder insan? Yada gerçekten kuralsız özgürlüğünde sevdiği birisinin hayatındaki paylaşılmamaış bir detayı merak etmek o kişiye ne kazandırır?

iki ihtimal var ya, merak ettiğin gerçeği öğrenebilmek ya da öğrenememek.
* o özgürlüğünde seversen değerli olacağını idda ettiğin kişinin hayatında, zihninden geçeni, kişi paylaşma gereği duymasa da, bilmek arzusu insani açlığı doyurmak, hatta birazda egoyu tatmin için mi?

* yok değilse; öğrenmediğinde ise, kötü hissedilmemeli , burda bir etik çatışması var!
* ya da, üçüncü ihitmal, başka bişey!

Bu karmaşayı ne zaman çözerim?


26 mayıs sonrası

09 Ağustos, 2010

İstanbul'da...

İstanbullu O.
Kendini dünyanın her hangi bir yerine ait hissetmese ve bu kentten bıkıp kaçmak istesede sık sık, O aslında İstanbullu.
İstanbulla eş ruhu, dünyanın her yerinde olabilir haliyle dünyanın her yeri olabilir İstanbul'da olan.

Beyoğlu'nda şirin mi şirin kapı önü bir masada demlenmek akşam vakti ya da Üsküdar'da çay içmek ıslak beton zeminli çayhanede.
Farketmez. Sen ol ki, bizim olsun kent.

Patronumun birinden yaşamı birinden insanı öğrendim evet,
Senden de bu kentte ve sevgiyle yaşamayı öğrendim!

Sen imanı aşk olansın!
İyi ki varsın!

Özlemek...

Tuhaf...
İstanbul'u özlüyorum.

Elbette ilk değil İstanbul'u özlemem. İlk olan, geleli bu kadar az zaman olmuşken, ve herşey tıkırındayken İstanbul'u özlemem.

Hiç aklıma gelirmiydi bir yaz günü öğle vakti İstanbul özleminden ağlayacağım Konya'da?

İstanbul'u böyleleştiren de ne?

Bir kenti anlaşılabilr kılan, o kente birlikte temas ettiğin insanlardır bana göre. O kendi anlamayı sağlayan, ruh kazandıran.
Hayır her zaman yanında olması gerekmez o insanların. Bakış açıları, yaklaşımları, sohbet adabları ve en önemlisi bir insanın sizin ruhunuzda bıraktığı yansıması.

İstanbul'u istanbul yapanlar var.
Bir elin parmağından fazlalar, ne mutlu bana ki.
Ama bir de İstanbul'u başka türlü görmeye göz açtıklarım var, ki kendilerini biliyorlar.

07 Ağustos, 2010

Kimi..?

Kimine kafi gelir bu ten sureti
Böyle doğar, böyle sırlanır
Kimine dar gelir bu ten sureti
Hep arar, savrulur

Kiminin imanı korkudur
"ve inne rebbeke leşediydül'ikaab"
Kiminin imanı safi aşktır
" ve ma rabbüke bizallamin lil'abiyd"

Her kim ki aşk için aşkla yaşar
Aşkı arar, aşkla yanar
İşbu vucud şehrinin
Kapısını aralar

e.ş.  -pinhan-

Kepoz

Çünkü geçmiş dediğin bir rüya idi
ve de gelecek...
Onlar olmadığında ne günah vardı
ne de kötülük...

e.ş. - pinhan-

Okumak..!

... o gece kitabın kapağını açıpta ilk kelimenin ilk harfiyle gözgöze geldiğinde birden ibre gördü ki, aşkla yoğrulan bu kitap konuşmaktansa susuyor, anlatmaktansa dinliyor,; birri sırrı ifşa etmektense aşikar olan ne varsa sırra çeviriyor; ve son satırına gelindiğinde silbaştan yazılıyordu. Bu kitap okunmuyor, o insanın içini okuyordu.

İnsan onunla kendini okuyordu.

e.ş.
-pinhan-

İstannbul vardı...

Geçmiş ve gelecek yoktu
İstanbul vardı
Ölüm yoktu, yaşam yoktu,
Yanlızlık yoktu, ıssızlık yoktu,
İstanbul vardı...


Mehmet Emin İmre

az- çok

Kırılmamak için bükül
Düz olmak için eğril
Dolmak içib boşal
Parçalan ki yenilen
Az şeye sahip olanlar
Çoğa kavuşabilirler
Çok şeyi olanların zihni karışır.


Tao Te Ching 22

Yeni şeyler...

Her gün bir yerden dönmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanamdan, donmadan akmak ne ala
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.


Mevlana Celaleddin Rumi

Pinhan

... Emanet dediğin bir vakit sonra geri alınır. Hikaye dediğin emanet değildir....

...O mecliste biz hafızalarımızı yere serer, hayallerimizi ortaya koyar, hikayelerimizin falına bakarız. Hayalle hafıza ateşle su gibidir. Her biri ister ki bir tek ekndi kalsın orta yerde, öteki kaybolsun. Hayal dediğin hafızayı boğmak, hafıza dediğinde hayali yakmak ister. o nlar didişirken biz de deriz ki " bu yaptığınız gaflettir. zira sade bu demde değil başka demlerde de yaşamışlığımız var.Aslında siz karındaşsınız". o vakit kavgayı keser. Anlarlar ki, hatırlamak için hayal kurmaya, hayal edebilmek için de hatırlamaya muhtacız.

e.ş.

Pinhan

.... gözpınarlarında bir patırdı, bir koşturma, bir isyan... O hengamede bilinmez kim dost kim düşman.


e.ş.

Pinhan

O gün, sabahtan akşama kadar babamı seyrettim. Seyretmeyi işte o zaman öğrendim. İnsanları izlerken, daha evvel hiç görmediklerini görebilir, hiç hissetmediklerini ihssedebilirsin Pinhan. İnsanları uzaktan seyrederken onlara her zamankinden yakın olabilirsin. Eğer bakmayı bilirsen, gözlerin sana oyun etmez, dosdoğru görürsün. İçte saklı olanı, acıtanı, kanatanı görürsün. O vakit anlarsın ki ,o dediğin sensin, seyrettiğin kendi bedenin, kendi suretin; ağladığın kendi acıların....

e.ş.

Renkler..!

Sarıyla siyah yanyana
Beyazla kumral.
Yine de sevmediğimiz renkler var.
Hepimiz için önemli renkler
Tuttuğumuz takımdan ya da
Ön yargılarımızdan mütevellit.
" Sen ne diyorsun,
O ne diyor"
peki sen ne söylüyorsun?

23temmuz'10
- Gelibolu -

06 Ağustos, 2010

Pinhan

" isimler büyülüdür. Sade büyülü mü, isimler hem de büyücüdür. Bir isimle o ismi taşıyan, evvela hemnam, bir zaman sonra hemsıfar ve hemmeşrep; derken hemdil, hemkadeh ve hemsohbet; en nihayetinde de hemsefer oluverirler.
Seher vakti kapıya dayandığında, yolcu yolunda, hancı hanında gerektir."

E.Ş