31 Mart, 2010

Erozyon...

...var hayatlarda bu ara. Herkesler gitmelerde. Hep değşiyor hayatın gidişatlar.

Nasılsın? sorusunun yanıtları, bildiğin gibi hep aynı olamayacak bir süre.

Yanlızlıktan üşür gübü oluyorum. Yanı başımdalarken beceremezken daha arkadaşlık etmeyi, taaa uzaklardayken...

Gitmesinler..Yani hepsi istediklerine gidiyolar sonuçta gitsinler tabi de...

30 Mart, 2010

Kahkaha

Son günlerde beklediğim bir haberdendir ki, aklım başka bi yerde ruhum başka bi yerde ben başka bir yerde idim. Az önce, bütünleştim.

Eğitimim E Hali'ndeyim. Bir kaç dakika sedece, çok değil.

25 Mart, 2010

Mart kapıdan baktırıyor....

Mart kapıdan baktırıcak demiştim şubatın 24 ünde... Ne ara projemi teslim ettim de ne ara tatile girim anlamadan ( 7 günlük tatilide eğitimde geçirmenin etkisile) ikici dönem başlayıverdi. Teknik gezilerle aksayan ders programındaki ilk hafta gevşekliği sonrasında acı acı kendini hissettirecek derken konseydi, STK birimi dersleriydi, eğitmen eğitimiydi, yibiydi diyordum ki en daha eksik ödevlerimi tamamlayamadan vizeler başlamış.

en ne güzel unutmuştum mart takviminde vizeleri. Hem bu dönem o kdar çok vizesi olan dersim varmış ki... E tabi kapıdan bakarken ders takip edip vizeye çalışmaz öğrenci profilimden uzaklaştım. Bir türlü yerli yerine yerleşmeyen ruh haliyle devamsızlıklarımı da tükettim.

Canım mart, 10 günük koca bir eğitimi, sıkıntılandığım bir yibi, iki ara ödev teslimini, bir vizeyi, bir de jüriyi öyle ya da böyle bitirdik. Geriye kaldı bir çocuk hakalrı eğitimi, bir de baba bir vize. ne olur bana yardımcı ol geri kalan süreçte.

Sonrası nisan...
Ama belli ki toptan zor olacak bu bahar... Dilerim yaza temiz çıkar ruhlarımız ve bedenlerimiz.

21 Mart, 2010

Çok Sevdiklerim....

Çok sevdiklerimden bazıları var ki... Kocaman kocamaan insanlar... O kadar çoklar ki kimi zaman bilemiyorum nasıl yaklaşsam, onca aynılıktan, sevmelerden, sevmeyi bilmelerden sıyrılıp bu güne yarına nası taşısam...


Şirinseverim,

Seni çok özledim. İsmini, cismini, zihnini, her bişeyinle özledim. Bi kaç kadın var aklımda bu ara, sürekli konuşuyorum onlarla. Duyuyor musun sesimi?

Tutamadığım sözler vermekten sıkıldığım için söylemiyorum artık, plansızım sözde...

Ama bil ki,

Çok özledim seni... Kocamaan insanlardan olduğun içinde korkuyorum özlemlerden.
Sanki bir gün tüm çokluğunu alıp gisiverecekmişsin gibi....

Ozaliçi sözleri

Yeni bir özalitçi deniyorum, bizim mahallede.
Benden başka öğrenci müşterilerinin olmaması mükemmel, öncelik daima sizin ve hep boş orası. Ama biraz daha işi bilseler, mesela autocad çıktılarında hata oaliblceğini, hemen kızmamak gerektiğini bende rahat ve sürekli çalışacağım onlarla.

Mesele şudur ki, hemen her özalitçide olduğu gibi orada da uvarda sözler asılıydı;

Ya bir Yol bul
Ya bir yol aç
Ya da bir yoldan çekil.

kimin söylediği yazmıyor.

20 Mart, 2010

Malesef...

bazı insanlar var.

bi yerlerden okuyorum, yüzlerine bakıyorum ve ne kadar aksine inanmak istesemde 'senden bi pok olmaz' diyorum.

Bunu söyleme haddini nerden mi buluyorum kendime? Hayatıma bulaştırdıklarında, hayatıma bulaşmışlıklarından.

Haddim efendim haddim.

19 Mart, 2010

Ezeli Nasip'i

Anımsatıyor bana bugünden bir şeyler. Unuttuğumu farkettiriyor, varılmaya çalışılan hislere geri döndürüyor, oralara hangi yollardan gidildiğini.

Okumayı unuttuğum, ertelediğim kitaplarımı hatırlatıyor. Tasavvuf okumayı bırakalı
- erteleyeli- hırçınlaştığımı, iş-güç-yorgunluk ve yapılacak başka şeylerle kendimi, ruhumu kirlettiğimi söyledi.

Keyif'i Alem...

Pek bir keyfim yerinde, sıkıntılı iki hafta içi bi haftasonu sonrası, bir sürü gereklilik için çok geç olmuşken hemde. Olsun diyorum, o da olur:)


Evde vakit geçirmeyi seviyorum, eve gelip evde Gülden'i bulmayıda sevdim:) Pembe pijamalarımı ve çocukluktan beri üzerimden çıkartmadığım, kimseyle de paylaşmadığım gri polarımı üzerinde gördükçe keyif alıyorum, seviyorum. Doğru kararlar verdiğimi, büyüklüğü ve büyümeyi biririmizden öğrenip birbirimizi var ettiğiğimizi hissedip bi güzel oluyorum. Evde Gülden'i sevdim:)

Gülden'in odasında bulduğum huzuru, beraberinde bize getirmiş, O her ne kadar odamın çalışmak için keyifli evin sakin olduğunu, buray sevdiğini söylesede ben ortalıkta dolaşan ferahlığın biraz da onun ruhunun yansıması olduğunu düşünüyorum. İkimizde deli gibi stresli bir vaziyette ders çalışıp birimiz bitirme tezi sunumlarına birimiz jürilere ödev yetiştirmeye çalışsak ve bu esnada haytlarımızda da bi yandan can sıkıcı şeyler olsada bi huzurluyuz, aman nazar değmesin.

Bu gün çok iş yapıcam: yemek, sohbet, ödev, iş, okuma, hatta belki sinema.

18 Mart, 2010

Yanlızlık.. An'lık..

Bazen yanında nefes aldığım, ruhumu dillendirip kendimi bulduklarım başka başka yerlerde oluveriyor, herkes başak bir çabada. İşte öyle zamanlarda yanlızlık mecburiyetlerle geliyor...
Yapmam gerekenler yük oluyor, dert oluyor, eziyet oluyor. Sevilecek yanı olsun istiyorum uğraşta ayrı kalmanın da bir sebebi olsun, değeri olsun.

Kalmamam lazım, yani sürünerekte olsa gitmeliyim.
En fazla 3 saat eziyet olacak; kulaklarımda beynimi tırmalayan sesler, anlamlı sanan ama anlamsız bakışlar, tehtidler vs. Sonra bitcek geçcek gitcek. Gitmesemde ardımdan olacak zaten hepsi.

sınır koydum o halde, 5'e kadar proje. Sonra Toplumsal Cinsiyet. Uykuyu gören olursa selam etsin. KEndisini severimde işler yoğun işte, idare etsin beni bu aralar.

15 Mart, 2010

Ev...

Evime döndüm.

Evde olmayı seviyorum, evimde olmayı. Evimde su içmeyi, çiş yapamyı, yatağımda uyumayı, insanlarla evimde olmayı.

Ama bazen evime dönünce üzülüyorum, masanın üzerinde bi tabağa ayrılmış zeytinyağlı enginarı yemek yiyemeyecek kadar geç saatte bulunca, birlikte yeriz diye saklanmış pastaların bayatlayıp atıldığını duyunca, geldiğimde herkes uyuyakalmış, sabah giderken yorgunluktan uyanamamış olunca.


Sokağı da evi de seviyorum. Evi sevmenin özgürlük karşıtı olduğunu düşünenleriyse anlamıyorum.

Özgürlüğümi önce evde arıyorum. Ben kendi hayatımın avunucusuyum, önce hayatımı birinci dereceden etkileyen karar mekanizmalarını etkiliyorum.

Düşe kalka yürümeye çalışırken canımı yakıp, sonra güç alıp ayaklanmayıda evimde öğreniyorum. Ve kimi zaman evimi özlemeye kaçtığım sokakları böyle böyle anlıyorum. Sokağın hayat buluşu, sokağın hayat oluşu, yaşamı bilince anlamlı ancak. Ev ve sokağı beraber yaşayabilince...

14 Mart, 2010

Garip

Bi yerde hayatın anlamını bulurken çok bezer başka bi yerde ne yaptığını anlamlandıramamak...

11 Mart, 2010

Küçüğüm...

Küçüğüm işte, hepsi o kadar.

O yüzden, "büyümeye devam" hiç büyük olmamayı başarabileceksek/m eğer.


Zaferlerim kocaman, rengarenk ve geçici mi, yoksa zafersizlik mi sevdiğim?

İyi hissettiren sahip olduğum değil, yolda tanışıp birlikte yürüyebildiklerim.

ve Kötü hissettiren, saçmalamam, hatalarım, güvensizliğim.
Kızdığım kadar da muhtacım tüm bunlara, büyümeye devam edebilmek, küçüğüm demeyi unutmamak için.

Ne kadar yürürsen yürü, hatta koş istersen, durduğum yer yolun başı, unutma küçük kırmızı deniz yıldızı.


Bitti işte.
Bu kadar da kolay söyleyivermek hepsini; böyle önemli, böyle değerli bir eğitimin ardından bunca gündür karışıp durmalar.

Ağlamalarım değişti, ama dün gibi hatırlıyorum 2008 şubatında boğazımdaki düğümleri.
Düğümlerle yaşamayı, düğümleri sevmeyi öğretti bana. Olmamayı öğretti.

Tek çıkışı var tüm bu düğümlerin, yolun devam etmesi. Tekrar tekrar o yolda yürünebilmesi.
Kendimi dinledim çokca zamandır, ve anladım ki korkuyorum bundan.

Küçüğüm işte. İyiki de. Ve küçük olmayı bilenlerle olmak güzeldi, güzel.