26 Aralık, 2011

Bizim Okulun Tuvaletleri Boğaz Manzaralıdır.

İçim boşalmış gibi. Bu gün en sevdiğim hocalarıma tuvalette ve koridorda yakalanmasam nasıl durdururdum kendimi, nasıl sustururdum bilmiyorum.

Öfkemin öyle komik bir hali var ki, eli kolu bağlı çaresiz ve şapşal. Azmim o kadar yapmacık ki, resmi bile yok insanlara adından fazla söyleyebildiğim.


Çok ağladım. Beş yıldır aynı binanın içindeyim ama hepsini bu gün yarım saat içinde yaşadım; merdivenle oturdum ağladım, tuvalette ağladım, sınıfta ağladım, bahçede ağladım, avluda ağladım, koridorda ağladım...Susayım ve durayım diye her uğraştığımda derin bir nefes almaya çalıştım. Tuvalette pencereyi açtım, gözlerimi uzaklara dikmeye çalıştım dursunlar diye. Gözümün önünde dikilen gök kafes baktım bi de ona ağladım. Hey gidi be dedim, benim okulumun tuvaletleri kentin en güzel boğaz manzarasına sahip. Bir daha ağladım.

Çünkü komiktik, ben manzara ve okul. Üç farklı kanalda üç farklı sezonda üç farklı temada üç farklı dizinin bölümleri gibi. 

Proje Öncesi, Daha Öncesi ve Sonrası

Nefesimi tutyorum.
Eğer tutmazsam yeni bir nefes bulamıyorum.

Üç gün, sadece üç gün nefes aldığım yerdeydim.
Ne mi oldu? Nefes alırken içim darlandı. Öfkemin yönünü bulamadım, yerimi bilemedim.
Acil içe dönüş eyleminin gerekliliği ile sarsıldım. Dilim söylemesin, ruhum duymasın ve aklım anlamasın diye de kendimden kaçtım.

Yapamam dedim. Kendimi hiç bu kadar tekinsiz, güvensiz, köşeye sıkışmış ve tahammüle mecbur hissetmemiştim. Ki aslında çok daha belirsizlikler içinde yüzdüğüm zamanlarda çok daha cesurdu yüreğim. Galiba biraz, şu an yük gelen herşeyden cesaretimin sorumsuz yanını sorumlu tuttuğumdan bu halim.

Bu durum geçici biliyorum. Gerçekliğine teslim olamadığımı da. Eğer ki anlamından çok uzak köşede değilse zihnim, hakikatimi görmekten ve uzağına düşmekten korkuyorum. Hakikatin kendinden değil, hakikat için eylemsizliğimden.

Depresyonun eşiğinden bir adım daha öte gittiğimin de farkındayım. Elim renkli renkli haplara, tadı güzel şuruplara ve sonrasında gelen netlik ve rahatlığa gitmiyor değil. Ama kendimi tutuyorum, bittiğinde daha kolay yokmuş gibi yapabilmek için belki.

"Proje" kelimesini duyunca hatta yakın hissettiklerim "nasılsın?" diye sorunca çok mutsuzum ben  diyipte devam edemediğim, gözlerimdeki ıslak yanmaya mani olamadığım ve kalp çarpıntısı yaşadığım doğru. Proje yapmam lazım diye uyandığım sabahlarda aynı çarpıntıyla uyandığım hatta öncesindeki gece çarpıntıdan uykuya dalamadığımda. Ve dört hafta önce "artık devam etme bence geçebileceğini sanmıyorum"diyen yetki sahibi bilir kişiye rağmen - kendisine hoca diyemediğimden bu tabir - inatla ben bu projeyi geçeceğim diye direttiğimde doğrudur.

Şimdi?,  herşeyin hayırlısı ile son iki ders ha gayret arasındayım.

17 Aralık, 2011

Büyü(lü)mek

#
   Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur. Olgun bir insanın tüm gelişmiş yetenekleri bir çocukta vardır; eğer bu yetenekler gençlikte teşvik edilirse yetişkinde iyi ve akıllıca bir noktaya varır; ancak bunlar çocuklukta bastırılır ve yok sayılırsa yetişkin kişi körleşir, sakatlanır.
                                                                                                                                                            #


LeGuin - Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkar?

Çöp-lük

#
   Amerika'daki bütün yetişkinlere okutabilirsiniz. Ama Amerika'daki bütün çocuklara okutamazsınız. Kitabınıza bakarlar ve o berrak, soğuk, boncuk gibi gözleriyle arkasında yatanları görürler ve bırakıp giderler. Çocuklar büyük miktarda çöp yiyebilirler (onlar için iyidir de bu) ama yetişkinlerden farklıdırlar; daha plastik yemeyi öğrenmemişlerdir.   
                                                                                   #


LeGuin - Rüyalar Kendilerini Açıklamalı

Plancı mıyım Kaşif mi?

# İyi yapılmış planlar her şeyi birden içerme eğilimindedir; keşifler ise adım adım yapılır. Planlama zamanı inkar eder. Keşif zamansal bir süreçtir. Yıllar ve yıllar alabilir. #

LeGuin - Rüyalar Kendilerini Açıklamalı