28 Kasım, 2012

"Bağ"

Her müziğin, her filmin, her yolculuğun, her kentin hatta kentin her bir köşesinin, her mevsim kokusunun taşıyıp geldiği başka insanlar var... Bağlı hissettirdiği, O'nu gördüm dedirten ama söyletmeyen... Yokken, çok hissettiğim, denemeden bildiğim güven gibi, tanımadan içini görmek hissi gibi. 

Hal böyle iken, nasıl kabullenebilirim ki bağlılığın tekliğini... 

Hep yek! 

25 Kasım, 2012

Antropoloji'yi

.... sevdim çünkü toplum ve toplulukların ölçeğinin küçüklüğünü ' işgal ya da istismar ettikleri ' çevrenin küçüklüğü ile tanımlıyor. Düz ve dürüst!

bir de küçük ile büyük arasındaki olumlama halini yeniden tanımlasa ve küçük iyidir! desek mesela...

01 Kasım, 2012

Bayramdan Bayrama..

İki bayram arasında neler geçmiş, neler birikmiş...
Ama en çok geçmiş, gitmiş, bitmiş ve değişmiş...

"Bekleme'nin tek başına oturaklı bir eylem olduğunu öğrenmişim. Öfke, pişmanlık, doğruları çarpıştırma, iyiyi kötüye savunma ama gerçekten uzaklaşmanın da eziyetini çekmişim.

Sakin olmayı öğrenmişim, beklerken yapabileceğim en erdemli işi o bildiğimden...

Kötü söylememek için susmak değil de, doğru kişi ile ilgili şeyleri konuşamamaktan korktuğum için susmayı denemişim.

Küskünlüklerime kızmayı da, hayalle gerçek arasında kaldığımda bocalamayı da bu iki bayram arasında öğrenmişim.

Yüklerim ağır gelse de kaçmamayı, bana ağır geldi diye başkasına atmamayı, kendime kızdım diye kapatmamayı da...

İnanmanın bedelini taşımayı, gerçekleri mi oldukları gibi görmeye çalışmayı, sinek uçtu diye aş başından kalkmamayı öğrenmem gerekliliğini fark etmişim. Takıldığım taşlar büyük olsa da, canım çok yansa da içimin sızısının anlamını unutmamayı...

Gitmek istemişim, en çok kalmak istediğim yerde duramadığımdan... Varsa bir tek ihtimal bile sonra pişman olmamak ve yıllar boyu bu yükü taşımaktan korktuğumdan gidememişim, beklemeyi öğrenmişim.

Rüya gibi, masal gibi olunca duyduklarım, hayalimle gerçeğim karışmış, şaşırmışım.

Beklemişim, içim sıkılmış göğüs kafesimi kesmek istemişim...

Yükleri toparlayıp denk yapmışız, koyacağımız yeri bilmesek de artık olacak olanla olmayacak olanı tanımlayabilmişiz...

İstemesek de gittiğimiz yerler olmaya devam etmişler ama umudu da kaybetmeden... Veda ettiklerim olmuş, unutmaya çoktan hazır olduğum...

Bayramdan bayrama çok olmuş aslında... Az olmuş, zor geçmiş zaman çok olmuş.

Dualarıma şükürlerim var, üstüne biriken yeni dualarım da...

Korkularım var hala, korkularımı taşıyarak yürümeye cesaretim de var ama...

Savaşı seziyorum... hep yok muydu sanki?

Yanında olduklarımı da, sağladıkları güveni de seviyorum, bunca tedirgin ve güvensiz bir zamandan sonra biraz bocalasamda...