29 Temmuz, 2011

Nasıl bir yerde yaşıyoruz?

Az önce bizim sokakta oyun oynayan çocuklardan birine inanılmaz bir hızla çarpıp kaçtı. Çocuklar bir anda feryat figan bağrışıp kaıştılar, yaralanan çocuk öylece ortada.

Hemen telefona sarıldım, 112yi aradım sokağa koşmadan önce. Önce dakikalarca konuşmalarınız kaydediliyor bıdısı dinledim, sonra çaldı çaldı çaldı kimse cevap vermedi. 155'i aradım, aracın plakasını bilmiyorsanız ve şikayetçi değilseniz bizi ilgilendirmez dediler.
Balkona koştum yeniden, karşıdaki inşaatta çalışan işçiler çocuğu kucaklayıp caddeye çıkarıp bir taksiye bindirdiler. Yaralanan çocuğun oyun arkadaşları hala şokta ağlayıp bakaldılar olan bitene.

Önce cevap vermeyen 112 hattına köpürdüm, sonra o hızla mahalle aralarında daracık sokaklara giren o arabaya. Bu gün bizim burada duyduğum, gördüğüm dördüncü ambulans oldu. Sonra sokaklarda oynamak zorunda kalan çocukları düşündüm, o çozukları sokaklara salan ana babalara kızamadan o çozukları sokaklarda oynamak zorunda bırakan belediyeciliğe, planlamacılığa küfrettim.

Tüm bunları sessizce yaptım, kriz anlarında çok soğukkanlı ve bir o kadar da içime kapanığım.

24 Temmuz, 2011

Yerimiz.,

aynı yolun farklı istasyonları aslında.
Yerimiz değilşebilir, aynı yolda...

Gittiğimi sanırdım, geldiğim yer sımsıkı avuçlarımda, gideceğim tüm heyecanı ve inancımla yarınlarımda, aklımda ruhumda..
Yokmuş, gittiğim yer yokmuş, geldiğim bir yer olmadığı gibi...

Kocaman, büyük ve çok yarınlar yokmuş. Yaptığım, yapmaya çabaladığım durduğum yerle...

Şimdi rengimi sorsalar; Huzur derim. Öylesine sakinim bu dönemeçte... Hem de biliyorum, şimdi inandığım - sandığım- herşeyin bir süre sonra yanlışlığına ayma ihtimalimi, tıpkı şimdi gibi....

14 Temmuz, 2011

Hızlı

Gerçekten hızlı geçiyor günler, yavcaşlığıma inat. Olağanüstü sakin geçeceğini ve yıllardır sakin zamanlarımı bekleyen tüm işlerimi bitireceğimi beklediğim bu yaz, tüm o işlerim beni bekliyorlar :)

Bu aralar hayat bana hep biraz tuhaf geliyor, hele bir kaç gündür.
Bir yasağım var artık; hiç bir şey yapmayacağım bir süre. İyi geleceğini düşnüyorum, kim bilir belki böylece kabüllenilebilirim ahvalimi.

Sokaklar; yine seviyorlar beni, her zaman olduğu gibi. Hiç beklenmedik zamanlarda hiç ummadığım şeyler çıkıyor tanıdık-uzak sokak köşelerinden. Yaz sıcağında sokaklara damlayan terlerim bana iyi geliyor.

Bu yaz denize uzağım. Ruhum bunca uçuşurken aklım da ona uymasın diye, sudan uzak durmak iyi belkide. Sonra kim toplayacak beni...

İhtimaller her zamanki gibi yine baki, her zamanki gibi hepsi birbiri ardına ve kafa karıştırmaya niyetli. Karar vermekte yetmiyor zaten biliyorum ki...

Biraz gelece kaygısı var, ya iş bulamazsam telaşı. Aslında daha çok, sevemezsem yaptığım işi diye...

Uzun bir süre sonra yie biraz aralıyorum yaşamın alışık haliyle aramdaki mesafeyi; iki haftasonu, bir hafta içi buralarda yokum. Yarın sabah, eğitim yolunda başlayacak.

Biraz belirsizim bu defa. Birbirine sarmaş dolaş motivasyonlarım, kaygılarım, hallenmelerim var bu defa. Dileğim, tedirginliğimin de belirsizliğimin rüzgarına kapılıp elime ayağıma dolanmaması.

ve belki de bu günlerin en önemlisi; gözyaşlarının bir bedeli olduğuna bir kez daha inandım.

07 Temmuz, 2011

Tarihlerden de anlaşılır ki, epeydir uğramadım.
Yazmak isteyip kafamda biriktirdiğim milyonarca şey oldu lakin, zoraki masa başı çizimlerine maruz kalmadığımdan epeydir, nefes almak içinde blogdan ziyade sokağa, insanlara, iğne-ipliğe danıştığımdandır o birikenler harf olup buraya düşmedi.

 Bugün, kaşla göz arasında, bir bilgilendirme mailinde iki satır arası bir vefat haberi aldım. Sonra yine o tanıdık bildik hikayenin aslında beklenen ama her gelişinde de tüyleri ürperten sonunda yinelenen kalakalma hali. Ne yapsan boş hani, yanında olmak bir insanın, paylaşmak ne kadar mümkün diye sorgularken yakalandığın o caresizlik hissi...

 Baba'nın mekanı cennet olsun, kalanlar ve kafa yoranlara da huzur ve sabır gerek galiba.