26 Ocak, 2009



20 ile 21 arası sanki biraz hızlıydı, 19-20 arası olduğu gibi.


en güzel doğum günüm 16. olandı. o yılı asla unutamam.. hayatımda uzun zamandır başlamış değişimlerin görünür hale geldiği, hayatıda net kararlar lıp uygular olduğum yıldı. çook uzuun bie doğum günü haftası, kar sayesinde bitmek bilmeyen bir şubat tatili, kışını sevdiğim kentte kar, soğuk, dostluk,arkadaşlık ve aşk dolu bir ayla başlamıştım yeni yaşıma. Ve babaannemle tabi...



Bu kente geldiğimden beri, ilk defa arkadaşlarım vardı bir yılbaşında yanımda.


Bu kente yerleştiğimizden beri, ilk defa yanlız giriyorum yeni yaşıma, ilk defa bu kentte. Hep babaanemle uyurdum ben bu gecelerde. Yarın geceler de de merveyle genelde...


Hala garip geliyor bana, bir gecede bi yaş daha ekliyorlar yanına. Nasıl iş?

Hem 20 den sonrası çok fazla bence:)


Son bir yılım nasıl geçti sorus var elbette sırada:)
2006'dan bu yana projeme ondan başlamalıyım belki, hem bunu yarın yapmak ne güzel olur değil mi?
Kaç kişi oldum son bi yılda? kimler oldum?
Bazen zor soruyorum kendime, notlarım bu yüzden düşük sanırım..
Yarın sabah:)
Babam kahvaltı hazırlayacak bana büyük bir keyifle, annem pasta yapacak:) Ben ders kaydı yapacağım, sonra dışar çıkacağım. Surat asacaklar, yine gidiyorsun diye:) Bir yıldır hiç yapmadığıma emin olduğum bi şey yapacağım yarın akşam, sinemaya gideceğim, irmik helvamla ve şekerparemle:) günü bitirp eve geleceğim. Ablam sabah arayamayacak koşturmadan, akşam arayıp beni evde bulamayacak, Mesaj atacak en sonunda:) merve hiç aramaya niyet etmeyecek bile, mesaj atacak direk, sonra ben dayanamayıp onu arayacağım... Nihal arayacak, her seneki kadar yüksek sesli olmasa da şakalaşacağız yine, dün sen beni aradın bugün ben sni diyeceğiz... Babaannem arayacak, allah analı babalı uzun ve hayırlı ömürler versin diyecek.
Güzel mesajlar, sanal çizgili çicekler gelmeye başladı bile, hepsini biriktireceğim...
Çok sağolun diyeceğim, herkese, teker teker. İyiki varsınız sizde...

24 Ocak, 2009




çok ağrılı bi gün geçirdim bugün... Tüm gün seni düşündüm, taa en başından beri...

birsürü güzel planım vardı bugün, sevdiklerimi, özlediklerimi görecektim özlediğim yerlerde, özlediğim günlerde.

bütün planlarımı iptal ettim bugün, çok ağrılı bir gündü


tüm gün seni düşündüm...

konuştum durdum kendimle, sana der gibi, sen duymadan

gizlice prova eder gibi ama kendi kendime kafa tutarcasına yüreklice...

eğrisi doğrusu ne varsa döktüm bugün...

içimden geçen sana dair kelimeleri düşündüm...

yine farkında olmadann yaptın belki, farknda olmadan canımı yakarak sevdirdin kendini,keşke öfkelenebilsem oysa canım acıdığında...


iyi tatiller yoldaş dedinya, orda durdum yolda. baktığın yöne baktım, gördüğüm yere baktım, anladım...

iyi yolculuklar sana...

23 Ocak, 2009

söz verme!

tutamayacaksan eğer, söz verme dedim kendime.

sustu.

suçluydu.

söz verme!

tutamayacaksan eğer, söz verme dedim kendime.


sustu.


suçluydu.

10 Ocak, 2009

Mabet

Bir mabet arıyorum kendime. Ruhuma, bedenime...

Ahşap çerçeveli camekanları yeşil boyalı, kırmızı sandalyeli bir atölyesi olan bir mabet arıyorum, kapısı orta bahçeye açılsın.

Bir tarafı duvar olsun bahçenin, yüksek mi yüksek olsun, kalın mı kalın.

İçerdekini dışardakinden, dışardakini de içerdekinden esirgesin. Ne ses geçirsin ne ışık...

Biliyorum, ben olmamış gibi davranınca değişmeyecek hiç bir gerçek... Ben erteliyorum diye duracak değil zaman.

Ben gülüyorum diye susmuyor değil yüreğim, konuşamıyor. Ben, ben olamayınca böyle amansız, böyle fütursuz, böyle saçmasapan gülüyorum.

Yaşamda kendim hissetmeyince bana bişey olmadı diye geziniyorum ben böyle.

Acının kenarından kıyısından dolaşıp geçtim gitti bile diyince biliyorum, acının tam içinden geçmedikçe geçmeyecek benden... geçsem de geçmeyecek...

Çok sevdiğim, çok seveceğimi bildiğim bir dizinin başlamadan bitişi değil bu.
İlk gündenberi birikenleri tek tek anımsayıp, fotoğraflara baka baka, kulakları çınlata çınlata bugünlere gelince bitivermeyecek.

Biliyorum, devam edecek. Ama O'nsuz...
Oyun arkadaşlarımıza küstük diye, o gitti diye bitmiyor ki oyun.. Kabullenemediğimiz acılar yüzünden karşılaşmaya korktuklarımızı yok sayamayız ki... Yaşanmışlıklarımızı da...

Çok özledim... Eski'yi...
Sobalı odalarda oynadığımız oyunları özledim kalabalık akşamlarda, halamın gelip bize kızmasını...
Babamın kullandığı beyaz tofaş marka arabalarla eve dönmeyi özledim gece gezmelerinden, yolda uyuyup kapının önünde araba durunca uyanmayı, uyku sersemiyle buz tutmuş gecede üşüyüp titremeyi...
Kocaman bi yer sofrası kurulsun istiyorum, günlerden pazar olsun biz babamla balık almaya gidelim balık pazarına.
Babam halka halka doğranmış palamutlardan yapsın, kocaman olsun soframız... sofranın yanı başında sobamız yansın...
Salata yapayım istiyorum uzun yaz ikindilerinde çat kapı gelen misafirlere yanan mangal sofralarına..
Sabah olsun bamya toplayayım, öğlen fasülye ayıklayıp ikindin patlıcan kızartayım, güneş batarken gülleri sulayayım istiyorm...
ilk baharda çilekler kızarsın diye yanlarında beklerken yanaklarım kızarsın güneşten...
okey oyanayalım çay içerken,halam bozuk gelen ellere kızsın... Örgü öreyim okeye sıra beklerken,halamdan öğrendiğim modelleri unutmadan diye...
Gece olsun, herkes uyusun diye bekleyeyim, kitap okuyayım geceleri hanımellerine...

Çok özledim ben... Tüm özlediklerimin bana ait olabilmesini çok istedim derinden...


Ağlamak iyi gelicek desemde ağlayamıyordum iki aydır.
Bunları yazarken ağladım ilk defa, hala düğümler var boğazımda ama...