31 Aralık, 2009

Şimdi...

Sabah ezanını dinliyorum...

Özlemişim... Proje başında anlamsızlaşırken zaman, esan sesisiyle kendime gelmeyi.

Birazdan, günün birinci eflatun vakti...

28 Aralık, 2009

Denizfeneri...


His nerede durur?
Yazılır mı, çizilir mi, boyanır mı?
Resmi mi olur, kokusu mu?
Gülüşler mi gelir akla, susuşlar mı?
Kokular mı tutar hissi içte, dokunuşlar mı?

Yaşananlar mı güzel gerçekten,
Yada sıradanlara kişiler mi anlam katıyor?

Dilimin ucunu ıssırıyorum,
Sözümü tutuyorum, susuyorum...

İçimdeki bi dalga, kazara kuleye çarpsa,
Koskoca denizfeneri paramparça dökülür diye korkuyorum...

25 Aralık, 2009

Dün akşam...

Buluştuk biz! Onur , Aytek ve Ben...

Ne zaman tanıştığımızı hatırlamaya çalıştık, az geldi. Çok gibi sanki dedik...

Plan yaptık! Böyle olmaz dedik, sabahlamalı...

Kaybolmadığını görmek değerlerin,
Dolu dolu esen bahar rüzgarlarını anımsamak,
Yaprakda hafif bir esinti çıksa düşüverecekmiş gibi dolu dolu duran yağmur damlası baharı...

Bu bahar da öyle olsa ya...
Düşüverse damlalar, Aşk'la...

24 Aralık, 2009

İlk Kar...

yağarken bu yıl İstanbul'a,
ben yine İstiklal'deydim gecenin bi vakti.

Bu yılın ilk karında adımladık Can ve Okan'la...

Ama kar sulu sepkendi..
Lapa lapa değil geçen yılki gibi...

Canım Kar,
Lapa lapa yağ ki...

Yağ ki, bitireyim sana mektubumu, bitirmeye yazayım...

20 Aralık, 2009

Sıradaki Şarkı...

She thinks just like a woman...

Güzel İnsanlar...

Hiç bir yere gidemezlermiş, ayrılamazlarmış evrenden,
Öldüklerinde bile.

Güzel insanlar yeryüzünde yaptıklarıyla hep kalırlarmış...

Bu evrende hep var olacak insanlar var hayatımda,
İsteselerde hiç bir yere gidemeyecekler...

Balık Olsak...


Ya deniz kıyısında.
Mor ve yeşil,
Yeşil gözünde Mor,
Mor'un gözünde Yeşil...

Yüzsek ya usul usul...
Sarılsak sularda, sarılsak sularla
Sular gibi sonsuz,
Sular gibi çok...

Balık olsak ya deniz kıyısında...


17aralık'09

Yine geçti Şeb'i Aruz...

13 Aralık, 2009

Kaytarasım

Anlaşılan kaytarasım gelmiş benim, kendimle başbaşa kalıp hayal kurasım... Sütlü kahveler içip kitap okuyasım yağmura karşı.

Geçen salı akşamı ertesü gün Edirne'ye toplantıya gitmeye hazırlanırken Canberk aradı. Kocaeli'ne gittim. Ferhat diye muhteşem bir insanla tanıştım önce, sonra Tuğçe ve Mariam'le sohbet...
Sonra birkez daha girdim Kent Ormanın kapısından. Yine bir ilk, sonbahardı bu sefer....

Türkçe bilmeyen bir ekiple ve eğitim süreçlerini bilmediğim bir ekiple outdoor eğitimlerinin bir bölümünde beraber olmak biraz endişelendirse de beni, farklettim ki farklı hissediyorum. Başaracağına inanması, başarcağına inanılması insanın başka bir duygu.

Şeftali yerine mandalina ve daha az suyla çıktık bu sefer yola... Yollar değişmiş, patikalar yağmur suyunun doldurduğu küçük gölcüklerle sonlanıyor ger idönüyorsun küfred küfrede.
Telefon nerelerde çekmiyor öğrendim, ve kontrol etmeyi ihmal etmedim.

Çok şey düşündüm yine. Daha çok düşündüm kendimi, daha keyifle... İtiraf ettim, biraz da kendim için yürüdüm.. Eş zamanda iki iş:)
Boğazım kötü diye enişeleniyordum, ateşimde vardı, tertemiz havada yürüdükçe boğaz ağrısı filan kalmadı, terledim öçnce deli gibi sonra ateşimde düştü, haftalardır süren boyun ağrımda geçti birden.

Gördüğüm manzaraya inanamadım... Ağaç tomrukları, mevsimlik işçiler, yılanlar,kertenkeleler hiç biri yoktu ortalıkta bomboş... Sanki dünyanın başka bir coğrafyasındayım...

Başka yollar bulduk, çünkü yazların yürüdüğümüz yangın yolları çamur şelaleleri olmuş:) Bir köye çıktı yolumuz.

Çok keyifli geçti, zeki bir ekipti, yaşayan, keyif alan ve öğrenen...

Kent orman önünde Alper'lerin gelmesini beklerken dönüş için ders bile çalıştım! Aferin bana...
İshakçılara doğru yola çıktığımızdaysa, geçen yaz ilk gidişimizdeki gibi özgürlük andıran bir his doldu içime, hem gökyüzünde gözlerim hem kıvrıla kıvrıla giden yollarda. Bir kez daha çok oldum gördüğüm manzaradan... Doğru ya dedim Dünyanın en güzel yerine gidiyoruz şimdi, evmizie gidiyorum.. Civanı hatırladım, gülümsedim, gülümserken boğazım yandı.

Hiç yaşlanmadı gözlerim, kimse ağlamaktan bahsetmedi. Ufo ışığıyla aydınlanan eğitmen odasındaki yeni insanları ve daha kalabalık halini sevdim... Kış günü welcome partiyide...

Yeni insanların yeni hikayeleriyle, kıvrılıp uyudum bir köşede. Uykutulumunun konforunu unutmuşum doğrusu sert tahta üzerinde:)

Sonra okula, sonra derse yetiştim... İstanbul'a gelince başladı boğaz ağrısı, huysuzluk. Çok kirlisin be İstanbul... Nasıl da kirletiyoruz her gün yeniden seni...

Dünyanın en güzel yerinde olmak bir başka güzeldi sonbaharda. Çok sevdiğimi bildim yine, çok sevdiğ,imden emin olduklarımı. Artık çabam kendimi anlatmaya değil, gerektiğinde anlaşıyoruz özce... Hayatıma ilk girdikleri günleri düşnüyorum, 2007 ağustosunu, başka iklimler, başka coğrafyalar, başka mevsimler, başka başka mevzular.

İyi ki "hayır" tuşum çalışmamış yine o gün:)

05 Aralık, 2009

Bundan Sonrası


Çok düşündüm bu gün.
Çok ama hızlıca, net.

Unutmak değil, unutmayacağım yaşananları
Hissettirdiklerini, hissettirmeye çalıitıklarını, hissettiklerimi

Ama,

Senle de kalmayacağım sonrasında.


3 kilit bir kapıya fazla...