26 Nisan, 2010

Hayaller Kurulur...

Hayal hayal üstüne... ay sonuna, yaz başına, 2 sene sonraya...

Hepsi birbirine bağlı, hayal hayal üstüne...

Hayaller kurulur, belki bir gün gerçek olur...

İlk kez ben gitmek isterken, gidipte kalmak belki, ben konduruvermeden gittiğim yere, kendiliğinden gelmek istedi sevdğim biri.

Evimizin ön bahçesi ve arka bahçesi...Arnavut taşı olsun kapı önündeki kaldırımı...

Hayal hayal üstüne... Hayaller kurulur, kim bilir belki bi gün gerçek olur...

Koca Gün :)

Güzel, Garip, Heyecanlı, Sakin, Huzurlu, İlkler dolu bir gece ve gündü yaşadığımız, birbirimize yaşattığımız.

Kentin kokusu, sesi, rengi ve orta yerinden geçip giden misafir gemileri kucağımızdaydı kıyıda.

Kokusu, rengi, tadı keyifliydi; yanında edilen laflar keyiften sebep olmasada.

Yine istemedi beni Sade Kahve, Nar'ı keşfettik. Egzotik kahvaltı tabaklarını, meyve sularını, kahve ikramlarını...

Güneşe kısmaktan, huzura gülmekten yüzüm ağrıdı bütün gün...

- aaa can burda, motoru var..?
- eeth can burda
- hangi filmi izliyoruz?

Ortaköy yolunda dondurma... Kalabalık ama olsun... Hem zaten bizim Ç.'deki evimizde de...

Hayal

Bye Bye country...

Demek için hayaller kurduk ya bugün...

Bye Bye country, bye bye country boy, ıt's time to go...

23 Nisan, 2010

Bahar...

Seni üzmeye çalışsa da,
Sen aldanma.

Senin güzel yüreğine,
Eş değil hiç kimse.

Sen yeter ki kaybetme kendi değerini. Gerisi boş, gerisi yalan.

Tüm gerçekler değişken, Sensin esas olan.

Aldanma bahara Bebeko...
Gel, kız kulesine gidelim biz bu bahar, yaza tasalanma.

23Nisan!

Yaşasın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız... Yaşasın...
Atatürk'e Teşekkür ediyoruz, bize böyle bir bayramı armağan ettiği için.

Ah bi bilseniz o armağanın size biçilmiz 'politik' roller olduğunu...
Vatan bütünlüğü ve akıbeti için eğitim aldığımızı, vatana hayırlı evlat olarak yetiştiğimizi, bu armağan bayramlarında sırtımızı sıvazladığını...

Ve TrTFm...
Çok severim, hele güneşli pazar günleri canım yolculukta olmak isterse ama ben evdeyse mhep dinlerim.

Bu gün de dinledim.

Sadece çocuk dinleyicilerimizin, 'minik'seslerin yayına bağlandığı bir gün bugün...
iki soru var, kaç yaşındasın?
gelecekle ilgili planların? ( yani büyüyünce ne olacaksın?)

Hiç yetişkin birine yayına bağlanır bağlanmaz yada yayına bağlanmadan çnceki anonsda yaşıyla hitap ediliyor mu? tanık olmadım.

Ya da mesela ne var senin bu gününde? Neresindesin hayatın? Ne olsun isterdin yerine gelecekte ne yapacaksın? - benim için, annen için, baban için,başka insanlar, bu vatan ve millet için-

Yaşasın Çocuklar.... Çok yaşayın, yaşlanmadan...

Çocuk Bayramımız Kutlu olsun!

21 Nisan, 2010

Rüya

yine rüyama girdi laner insan.

Def ol!

15 Nisan, 2010

Gece Sohbeti...

Belki yıl olmuştu ilk hayal ettiğimizden bu yana.
Hatta tavukgöğüslüsünü dilemiştik, söz vermiştim ben...

Beyaz örtülüi kırmızı minderli kanepelerde, en sevdiğim yeşilden çoraplarıyla ve pek değerli iki insanla daha hoş sohbetli bir gece...

Nedense, ne uzuuun zamandır görüşmemiş olmanın verdiği birikmişliğin kirli ağırlığını, ne de tanışık olmaya çalışan ilklerin heyecanlı telaşını yaşamıyorum seninle. Sanki yüzyıllardır varmış gibi, hayatımın hepsini bilir, hep olacakmış gibi sakin, içime sinmiş, duru.

Canım Şirinsever'im,
Hep sev Şirine'ni emi?
Ben yine geleceğim...

10 Nisan, 2010

Bebeko :)

Bilmem ki daha kaç güzel esinti çıkacak biyerlerden ve çıkıp geldiği yer sen olacak...

Odana girdim, sen telefondasın şimdi, odada ki müzik taaa lise yıllarıma götürdü beni... Liseden sonra bi daha dinlemediklerime... system of a down... ne günlerdi yarabbim... ne umutlarla dinlerdim bu grubu... kimlerle dinleyip kimlere niyet tutardık, değişsin diye hayatlarımız, değişsin diye dünya...

Neyse bu değil mevzu, mevzu senden sebep esiveren güzellikler... ilk kez tanıştıklarım, hatırlattıkların, öğrettiklerin, beraber öğrendiklerimiz ve bir sürüsü daha...

Hiç gitmeyin olur mu? Sen ve değerin, hep böyle beklenmedik ama kendiliğinden...Hep ol...

05 Nisan, 2010

Tükenip...

Gidiyor gibi geliyor her şey...
Bi durgunluk, bi suskunluk, hiç bir şey yapmak istememe halleri...
Niye böylesin bahar?

Niye bu kadar yetişemiyr, niye bu kadar yaşayamıyor hissediyorsun kendini?
Yetişememek yalan, sadece o duyguyu besleyen suçluluklar.

Çok özlüyorum kimilerini... Yaşayamadan tüktmekten birbirimizi, yoruldum.
Şirinseverim'i, Derya Deniz'imi, Çiçek Hanım'ı, bir sürü bir sürü....
Hep kadınları özlüyorum bu aralar... Erkeklerden de çok azını, ne kadar ötelersen ötele, ne kadar ötelenirsen öteler, değerini hiç kaybetmeyenleri.

Arada bi haber almak, bir yerlerden okumak mutlu edecek değildir ya her zaman...
evet halihazırda olan bu ruh halini tetikleyen bir şey oldu. olmuş. şimdilik sadece kendime söylüyorum olanları ama korkuyorum. Allaım diyorum, işalla değildir öyle. Olmasın lütfen, bi kez daha olmasın hem de bu hikayeyle!
Yakınlaştıkça zor hayatlar. Uzak olmak güzel belki... Başka çevrelerin olması.

Ölesiye yalnızız halbuki... Yalnızlığı devralıyoruz birbirimizden, sıra bize gelsin diye.

Bende özledim İstabul'da deniz havasını. Doğrusu kahvaltı etmek isterdim kıyıda.

Bu pazar kuzenler ve yiğenler vardı sofrada, sofra Babaanne evinde!
Ve baççe. "baççeye baççeye " diyeye "baççe menim" diye diye götürdü bizi pembe lokum...

Hala pembe lokum, iki koca mavi boncuk var bir de... uyukalırken gülümsemesini yakalamak lazım.