01 Ocak, 2010

Yeni Yılda...

Her birimiz farklı yerlerdeydik geçen yıl, ben sahte eğlencelerde...
Herbirimizi farklı vuran ortak acımız, hala taptazeydi.

"Kocaman yıldız kayması gördüm ben!" diye eve geldikten sonra, annemle şakalaşıp saatlerce, tıpkı pamuk çocukluğumda ki gibi şımarıp hafiften kendini sevdiren ve seven halimle örgü ördüm sonra.

Eskiden diye bi başladık, gülümseyerek andık ama çok içimiz acımadı çok özlediklerimizde bile... Eskiden ördüklerim, eskiden giydiklerim, eskiden severdim annanemi, gerçi dedemin varlığındandı, eskiden oynadığımız oyunlar, ortalık kızışınca bizim eve kaçtıklarım, Hümhüm'ün doğduğu gün- ne güzeldie bir sevdiğinin doğumunu hatırlamak-, dedemin inca halleri, ve dalin kokusu...

Bu eskiler, 4-12 yaşın eskileri... Başka türlüydü o günler, o günlerin başka bir kokusu...
Kimseler inanmaz buna, varsın inanmasınlari kendime olan inancımı bulduğum günlerdi o günler... Öyle hakimdim ki yaşama, her anın rengi,kokusu,milim milim hafızamda...
Bosna'da savaşı izlerdik, savaşın ardını. Ben bulurdum çözümü, ertesi sabah dünyayı değiştirmeye uyanmak için uyurdum... Çok az uyurdum, az ve parça parça. Severdim az uyumayı güç bulurdum. Sabahın kör karanlığında dünya uyanana kadar düş kurmaya uyanırdım, uyanıkken kurardım düşlerimi, bu yüzden belki hepsi gerçekti!

O yıllarda her yıl başında, ateşlenirdim hasta olurdum.
Bu yıl da, ateşli, ama hasta olmuyorum yaa!! diye direne direne, örgü örüp Pamuk Babannemle sohbet ederek geçti gece. Bu yılda heyecanlanmadım yıl değişiyor diye, tıpkı eskisi gibi, o günlerde de saçma gelirdi.

Bu sabah saatim çalmadan uyandım yine, gün henüz doğmadan dünya uyanmadan.
Eskisi gibi... O Eskiler ki...

1 yorum:

Mustafa Dikbıyık dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.