16 Ocak, 2010

Bir misafir daha...

Bir misafir daha var bu sabah, Bel ağrısı...

iki gündür tükettiğim sıvının haddi hesabı yok; su, karanfilli ıhlamur, kuşburnu - bamya çiçeği, melisa - papatya, zencefili tarçınlı süt gibi şeyler.

Tek yudum kahve içmedim, siyah çayda. Aferin bana.

Lakin sandalyenin üstünde ayak sallamak ve kalvye - mouse kullanmaktan öte harekette etmedin. Yuf bana.

Sevgili Boyun ağrısı, biliyorum ilgiyi seviyorsun lakin beni geriyorsun. Lütfen topla pılını pırtını git, ben sana iyi bir ev sahibi olmak istemiyorum. Arkadaşım Bel Ağrısını da götür giderken. O'nu da kendin gibi alıştırma. Ağrı olma halinden kurtulup gezip dolansın ruhu, henüz senin kadar alışmamışken ağrıda vücur bulmaya.

Kusura bakmayın, ama kainatta aprı haliyle var olmak zorunda değilsiniz. Eğer tercihleriniz benide mutlu edecek şekilde vücut bulursanız ve o zaman karşılaşırsak seve seve misafir ederim sizi, istediğiniz kadar kalırsınız. Güzel baharat kokuları olun mesela hı?

Bitti.

Hiç yorum yok: