01 Temmuz, 2008

Şimdi...

Neden şimdi? Bilmiyorum... Çok ta aramadım cevabını. Ama şimdi güzel bir zaman, herşeye başlamak için en güzeli şimdi.Hem güneşle gecenin her gece sürüp giden aşkta ikna masallarının ses bulduğu, güneşin bir kez daha gelişini duyurduğu saat şimdi, eflatun saati...

"Günün birinci eflatun vaktinin habercisi sesi işittim.. Yine benden habersiz koştu gece güne, yine o çok sevdiğim kavuşma anı, benden gizlice…Sanki, benden kaçırıp saklamaya çalıştığı bir şeyler var zamanın böyle gecelerde.iki çizgi arası koca bir gece tutar mı? Ne ara ikna oldu ay güneşe? Nasıl çabucak unuttu her gün söylediği yalanları… Güneşin kardeşlik masallarına inanıp yan yana duracaklar sandı, görecek sandı bir türlü erişemediği ama umut etmekten de vazgeçmediği sevdiceği güneşi. Tam 12 saattir çizip kesip yapıştırıyorum… Bir gün, günün ikinci eflatun saatinde doğan bir kurmaca hikayenin maketini yapıyorum… Tüm o Kahramanları bir araya getiren güzel bir insanın yüzünde tebessümü izleyebilmek için…Sade makasla, mukavvayla, uhuyla haşır neşir görünsem de kımıl kımıl zihnimde bir yerler. Aylaklığı en önemli iş haline getirip de boş verdiğim onca mecburi işe rağmen inadına huzur yavaş yavaş yayılan… Kanma, birkaç gün öncesinde huzursuzluktu aylaklığı masum kılan. Sebep? Hiç… Histen başka koca bir hiç… Günün birinci eflatun vaktinin habercisi ezan sesi. Hoşuma gider, sanki hiç söylenmese de açıktan bana söylendiğini bildiğim bir ezgi gibi… Üç duvar bir pencere bile olsa etrafımı saran, havanın değişken ürpertisi değer tenime bu sesle, hissederim. Gecenin herkesleri ikna edip uyuttuğu sonrada ulaşamadığı sevdiceği güneşin yalan olduğunu bildiği sözlerini dinlemeye meylettiği saatlerde hafif yumuşar ya hava, işte o yumuşaklığını atar üstünden bu saatlerde. O yumuşaklık, gecenin vuslatı imkansız sevdasına sadakatindendir. Oysa tamda bu saatlerde, güneş göstermeye başladıkça yüzünü gecenin sadakati siner saklanır, güneş safi ısıtır havayı, Açıktan açığa, parıldayarak. Caka yaparak etrafa umarsızca… Söylendiğime bakma, bilirim güneş de kendince haklıdır. Geceyi aldatışı bildiğindendir imkansızı, hissetmediğinden değil. Bilir, dünyanın düzeni için gelmeyecek kadar masum ve içtendir gecenin kendine sevdası ve anlatamayacağı kadar da çocuktur gece. Bu yüzdendir, insanların uykuya ikna olduğu saatlerde başlar geceye sevda sözleri söylemeye. Eflatun saatlerindeyse kandırmıştır artık. Ezan sesiyse, senin için gidiyorum, geri geleceğim diye seslenerek uzaklaşan gecenin bana değen esintisidir. "

Martılar çığlık çığlık bir oyuna tutuştular balkonumun önündeki bina çatılarında. Tuhaf bir tını var seslerinde, biraz heyecan biraz hüzün... Martılarda geçmiş var, martılarda gelecek...Hiç anlamam şu koca şehirde martı olmayı, güzel koyların koyunları dururken...

Hiç yorum yok: