20 Nisan, 2011

Sus Cümlesi

Etrafıma bakıyorum,

Umutlarını yitirenleri, yaşamlarını etrafında hatta belki uğrunda kurdukları fikirlerden çok uzaklara düşenleri görünce mutsuz oluyorum.

Mutsuzluğum, korkumdan. Umudun yarınını düşünmek en zoru galiba. En tat aldığın fotoğraftan bile bir acı sızması yüreğinde, en büyük gülümsemede bile bir tutam kaybettiklerinin kokusu...

Fotoğraf, Anadolu Turnesi 2010'dan, Halfeti. Görünene kanmayın, bir o kadarı da suyun altında o köyün. Baraj kalkındırır demişler, iş demişler, daha iyi evler demişler. Köyde gelişen tek yeni sektör bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda olan, gölün üstüne kurulu plastik iskeleler üzerindeki lokantalar. Evler betonarme evet, ama hala toz toprak ve çamur sokaklar.
Bir zamanlar gün batımı havaya bakan Ahmet Dede, mütemadiyen gözü suda şimdilerde. Anası, atası, evi barı, oyun kurdukları sokakları, koyunlarını gezdirdiği tarlaları, başını secdeye eğdiği camisi bile suda şimdi. Şaka değil, gölün yeşilimsi maviliğine aldanıp gökyüzünün sizi sarhoş etmesine izin vermeden gözünüzü diktiniz mi suyun altına, görünen köyün kılavuzla bile anlatamadığı öyküleri de, tüm yapılarıyla suyun altında. Bir köyün üzerinden yüzerek geçmek mümkün. Masal gibi değil mi?

Oldum olası sevmedim masalları. Hikaye güzel, masal yalan.

Hiç yorum yok: