06 Ağustos, 2014

Nankörlük, İyilikten mi Beslenir?

Ne çok oldu uğramayalı buralara...
Dilimdeki kelimeler yüreğime yetince, sesiz sözlerime de dönmez oldum yüzümü...

Hatırımda kalan geçmiş zamanlar, hep iyi gün anıları. Ne tuhaf, hızla unutuyor beynim, unutturuyor geçmiş zaman yaralarını...

İyi olma eğiliminde demek ki bünyem, iyi olmayı kim istemez ki hem...
Evet hüzün de güzeldir yaz akşamlarında, hatta serin sonbaharlarda gün batımlarında.
Ama iç sızısı başka...

Nedeni var elbet, ama sözcükleri yok söylenecek.
Anlat diyorsunuz da, ne söyleyeyim?
Bunca zamandır nedenini demediğim iyiliğin sızı hali nasıl söz olur uçar ki?

İnsan gökyüzünü de, hapishanesini de kendi yapıyor kendine. Tercihleriyle, hisleriyle, bakıp gördüğü, dinleyip duyduğu ile...
Bakıp görmemek, duyup işitmemek, 'mış gibi' yapıp geçmek de mümkün elbette anların yanından.
Mümkün mü dersiniz? Gerçekliğini ölçemediğin, kudretini es geçemediğin, nefesinden bile ayırt edemediğin ruhuna dolmuş bu hisle?

Hani affım yoktur bazı insan hallerine, bunu geçen 26 yılda öğrendik, bilirim.
Bu içimi parça parça eden hali de affedecek değilim de,
Biraz daha gezinsem kelimeler arasında,
Hani az daha,
Az kala,
Bu iç sızısı halinin sersem eden, düşüren, hırpalayan yanını değil ama,
Senden ötürü oluşunu sevecek gibiyim.
..

Hiç yorum yok: